23 Nisan, Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı nasıl kutlayacağız? Bugün bir meclis mi var, milli egemenlik mi, seçme hakkımız mı?
Seçme ve seçilme hakkının engellendiği, ifade özgürlüğünün darpla sonuçlandığı, medyanın her türlü baskı altında tutulduğu bir ortamda 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramını nasıl kutlayacağız?
Nasıl neşe dolacağız?
Olmayan şeyin bayramı nasıl kutlanır?
Mış gibi mi yapacağız?
Çocuklar eğlensin, gülsün, onların bayramı olsun diyeceğim de, çocukların karnı da doymuyor!
Olmayan şeyin bayramı kutlanır mı?
Bugün 23 Nisan, Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı kutlayacağız değil mi?
Affedersiniz ama Milli Egemenlik mi kaldı da kutlayacağız?
Neydi Milli Egemenlik deyince akla gelen?
23 Nisan 1923’te kurulan ilk Meclis ve Cumhuriyetin ilanı.
Bugün bir meclis var mı?
Sözüm ona var ama hükmü var mı?
Bir anlamı kaldı mı?
Kırpıla kırpıla kuşa çevrilmiş ve sonunda da bir referandumla, ki sonuçları inandırıcı olmayan, rejim değiştirilmiş, tek adam rejimine indirgenmiş bir yönetim biçiminde milletin egemenliği yoktur. Milletin vekilleri kol kaldırıp indirip de ne yapıyor mecliste? Meclisin iki görevi vardır; yasa çıkarmak ve iktidarı denetlemek. Kararnameler, sözlü emirlerle yönetilen ülkede yasa çıkarsan ne olacak? Hukuk kalmamışsa yasalar geçerli değil. Ya temsil? Seçilmiş bir milletvekili hala meclise giremiyor. Diğerleri sözünü dinletemiyor. Denetim? Muhalefetin verdiği bütün soru önergeleri, bütün talepleri, bütün yasa önerileri, üzerinde tartışılmadan reddediliyor. Reddeden iktidar vekillerine sorsanız, neyi reddettiklerini bile bilmiyordur. Milletvekillerinin hükmü kalmadı. Bakanlar, bürokrat, milletvekilleriyle muhatap bile olmuyor. Meclis, denetleme görevini de yerine getiremiyor, yasama görevini de. Arada bir grup toplantıları yapıp milletin gazını almak, o kadar!
YA SEÇMENİN HAKKI?
Seçme hakkımız da gasp edildi.
Seçilen belediye başkanlarının yerine kayyum atanıyor.
Sınırlardan ve Kürt bölgelerinden başlayıp, terör bahanesiyle susturularak hapse tıkılıp seçilmişlikleri ellerinden alınan belediye başkanlarına yeterince tepki gösterilmeyince, YOK ARTIK denilen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın bile yetkileri elinden alındı ve ortada kanıtlanmış suç yokken cezaevine atıldı.
16 milyon İstanbullunun seçtiği ve bugün seçim olsa değil İstanbul’un başına, Türkiye’nin başına seçilme potansiyeli olan ve bunun için adaylığını açıklayan Ekrem İmamoğlu’nu engellemek için yaptıkları ilk hamle, 30 yıl önce aldığı diplomasını iptal etmekti!
YOK ARTIK dedik yine.
Yeni mi aklınıza geldi, üstelik de belediye başkanlığı için gerek yok üniversite diploması nereden çıktı bu şimdi, asıl biz sizin diplomanızı göremedik hiç derken, tabii ki amaç cumhurbaşkanlığı adaylığına set çekmekti. Ama bu halkın çoğunun üniversite diploması olmadığı bir ülkede çok da siyasi etkisi olmadı.
SADECE SİYASİ DEĞİL, RANT AMAÇLI
Ne oluyor demeden reklamlar başladı Katar’da.
Kanal İstanbul etrafında villalar!
Reis uçakta giderken açıklama yapıyor, parmağıyla gösteriyor, yapılacak kanalı ve etrafındaki villaları. İstanbul’un muhafızı durdurmamış mıydı o projeyi?
Yağmur altında saatlerce kuyruk bekleyip istemiyoruz diye imza vermemiş miydik, davalar açılmamış mıydı, kazanmamış mıydık?
İstanbul’a ihanet olabilecek bu Kanal İstanbul sevdasının zaten yeterince obez hale gelmiş, şişmiş bir kenti yaşanmaz hale getireceğini, fay hatları üzerine yapılacak inşaatların deprem riski altında olduğunu, Sazlıdere Barajı’nın yok edilmesinin İstanbul’un su gereksinimine darbe vuracağını, bu kanaldan geçiş yapılmasının riskli olmasının yanı sıra oluşacak su akıntılarının Karadeniz ve Marmara’nın dengesini bozacağını uzmanlar uzun uzun inceleyip raporlamamış mıydı?
İmamoğlu İBB’nin başındayken durmuş gibi gözüken proje, onu ve çoğu şehir planlamacısı olan kadrosunu Silivri’ye koyduktan sonra aniden başlayıverdi!
Demek ki amaç bir taşla birkaç kuş vurmak, adaylığını engellemek, engel olduğu Kanal İstanbul projesini yeniden başlatmak, Şişli’de durdurulan inşaatın Şişli Belediyesi’ne kayyım atanır atanmaz yeniden başlaması gibi talana devam etmek.
Bu hukuksuzluklara karşı çıkan halkın, CHP’nin örgütlemesiyle il ve ilçe mitinglerine yoğun katılımı, tepkinin meydanlardan sosyal medyaya akması, iktidarın hoşuna gitmiyor. Baskı ve zulüm artıyor. Gözaltına alınan öğrenciler, gençler, yatarı olmayan suçlarla suçlanıp üstelik orantısız güç kullanılarak beden sağlıklarına zarar verilip içeri tıkılıyor ve duruşmaları uzun aralıklarla verilerek eğitimleri ve özgürlükleri engelleniyor.
Seçme ve seçilme hakkının engellendiği, ifade özgürlüğünün darpla sonuçlandığı, medyanın her türlü baskı altında tutulduğu bir ortamda 23 Nisan Milli Egemenlik Bayramını nasıl kutlayacağız? Nasıl neşe dolacağız? Olmayan şeyin bayramı nasıl kutlanır?
Mış gibi mi yapacağız? Çocuklar eğlensin, gülsün, onların bayramı olsun diyeceğim ama çocukların karnı doymuyor! Çocuklar okula kahvaltı etmeden gidiyor, okulda beslenemiyor. Çocuklar okulda su bile içemiyor!
Beslenme yetersizliğinden çocukların boyu kısalmaya başladı. Öte yandan AKP iktidarının ülkeyi yönetmeye başladığından beri propagandasını yaptığı Üç çocuk projesi çöktü! Bırakın üç çocuğu, ekonomik sıkıntılardan ötürü gençler evlilik projelerini, evlenseler bile çocuk yapmayı erteliyor. Nüfus hızla yaşlanmaya başladı. Bir bebeğin bez parasını bile asgari ücretle çalışan bir ailenin karşılama imkanı yok. Süt ve süt ürünlerinin fiyatları o kadar yüksek ki yanına yanaşılmıyor. Karnı doysa bile çağdaş eğitime erişemiyor, eğitimin niteliği düşük, yetersiz. Diploma alsa bu kez iş bulamıyor! Gençlerin tek umudu yurt dışına gitmek ki ona da imkân kalmadı. Ama iktidar bu sorunlara çözüm bulmak, ekonomiyi toparlamak yerine rant için Kanal İstanbul kazarak İstanbul’a bir kez daha ihanet ediyor!
Hadi umutsuz olmayalım; 23 Nisan, iktidar değişirse gerçek bayramlar gelebilir.
Mi? İktidar değişir mi hiç! İktidarı kaybettikleri anda sadece rantı ve saltanatı kaybetmeyecekler, hesap verecekler. Değil erken seçim, zamanında seçim bile olmayabilir, bu korkuyla… Gel de egemenlik bayramı kutla!