2023’te birinci parti çıkan CHP ile ilgili kâğıtlar yeniden karıldı ve roller tek elden dağıtıldı. Bazı muhaliflere, iktidarın değirmenine su taşımak düştü!

2018 yılında Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti yıkıldı.

Parlamenter rejim yerine Türkiye’nin padişah yetkilerine sahip Devlet Başkanı/ Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın iki dudağı arasına sıkıştırılmış karanlık bir Türkiye’ye uyandık.

Son 7 yıldır, Türkiye’nin gerçek aydınları, güçler ayrılığının tesis edildiği, Atatürk’ün kurduğu parlamenter rejime dönmek için ittifak yaptı. Bu ittifak salt CHP’lilerden de oluşmuyordu. İyi Parti, Zafer Partisi, DEM, Gelecek Partisi, TKP, TİP, Demokrasi ve Atılım Partisi’de, altılı masa sonrasında da, çoğunlukla muhalefetten yana duruşunu sürdürdü.

2023 yılı yerel seçimlerinde CHP uzun bir aradan sonra birinci parti konumuna yükseldi.

Bununla birlikte Erdoğan’ın koltuğundan vaz geçmeye niyeti yoktu.

HEDEF CHP’Yİ DÖRDE BÖLMEK!

Cumhurbaşkanı ve AKP Lideri Erdoğan CHP’yi dörde (İmamoğlu, Kılıçdaroğlu, Yavaş ve Özel) bölmek üzere üst akıl ile birlikte yola çıktı.

ERDOĞAN GELDİĞİNDE AYAĞA KALKMAYAN BİZDEN DEĞİLDİR

Hazırlanan uluslararası plan doğrultusunda, çiçeği burnunda genel başkan Özgür Özel ile kapalı kapılar ardında yaptığı antlaşma doğrultusunda, “Normalleşme” süreci başladı.

Heyecanlı bir Özel vardı. İki sözünden biri, “Bunu da Cumhurbaşkanımızdan rica ettim” şeklindeydi. Sonra birden Özel, Erdoğan Meclis’e geldiğinde ayağa kalkmayan bizden değildir, dedi.

Ne olduysa o zaman oldu!

Güçler ayrılığı tesis edilene kadar Cumhurbaşkanına ayağa kalkmayan vekiller, “Ne değişti de ayağa kalkıyoruz,” diye sordu.

İddia vahimdi…

“Beşli çeteyi ağzına almayacak, Londra'daki o kurumun önünden bile geçmeyecekti. Karşılığında Erdoğan, Özel’e CHP’nin Cumhurbaşkanlığı adaylığını gümüş tepside verecekti.”

İmamoğlu'nun yaveri, güdümündeki gibi ifadeler kullanan ana akım medya için, Özel bir anda sınıf atlamış, CHP Genel Başkanı, olmuştu...

Kılıçdaroğlu, Erdoğan ile normalleşilmez mücadele edilir, derken İmamoğlu sessizliği tercih etmişti.

Tam bu aşamada, Özel ile Ekrem İmamoğlu’nun arasının soğuduğunu gördük. Ki, Özel'in normalleşme sürecini, İmamoğlu'na rağmen yürüttüğü anlaşıldı.

Partinin güvenli limana çekilmesi sözü de burada ortaya çıktı.

Yine yavaş yavaş İmamoğlu ile Özel arasında ilişkiler ısıtılırken, Özel bir daha normalleşmeden söz etmedi. Ve CHP’nin son kurultayında Özel, İmamoğlu’nun tam desteğiyle seçimlere girdi.

Son kurultay öncesi Cumhurbaşkanlığının önemli adaylarından, ABB Başkanı Mansur Yavaş, kurultayda parlamenter rejim vurgusunun yapılmasının elzem olduğunu söyleyecekti.

YAVAŞ İLE İMAMOĞLU ARASINDA SOĞUK RÜZGÂR

Tam bu aşamada, Yavaş ile İmamoğlu arasında, parlamenter rejim temelli soğuk rüzgârlar estiği konuşulmaya başlandı.

Hemen, Mansur Yavaş, Ekrem İmamoğlu ve Özgür Özel’i yan yana gösteren görüntüler eşliğinde, “Birlikte hareket ediyoruz” mesajı verildi.

Bununla birlikte, “Parlamenter rejim” vurgusu nedeniyle kurultayda söz hakkı verilmeyince, Yavaş’ın yine küskünler safında kaldığını gördük.

Bu aşamada, durumu doğru okuyan seçmen tercihlerinde de bir değişim oldu.

“Tamam parlamenter rejime geçmeyelim, sadece Erdoğan gitsin. Sonrasına sonra bakarız!”

Oysa, muhalefet gücünü, lidere değil, sisteme dayandırdığı için yıkılmıyordu. Ve yıkılmaz armadada bir çatlak oluşmuştu…

Yine bir grup muhalif, güçler ayrılığını tesis edecek ve dürüst olduğuna inandığımız herhangi bir lideri desteklerim, derken “Ekmelledin’e bile oy verdik” anımsatmasını yapıyorlardı.

Kanyon’daki basın gösterimi öncesinde değerli bir gazeteci arkadaşımız Aslı, (19 Mart öncesi) “Ali arkadaş İmamoğlu’nu eleştirdi, ben salonu terk ediyorum” diyerek, sanki artık lidere biat edilen yeni dönemin startını vermişti. Akabinde, Kılıçdaroğlu’nu hangi işkencelerle öldüreceğini açıklayan bir avukatın sosyal medya paylaşımlarını, “Kılıçdaroğlu seni istemiyoruz” diyen kampanyalar takip etti.

Sosyal medyada gölgesinden bile hızlı silah çeken Aydan, günde beş vakit Kemal’e saydırıyordu. Gelinen noktada birlik olma vaktiydi. Ancak kim kime daha çok küfrederse, muhalefet kazanacak gibi Oksimoron bir yaklaşıma inandırılmış, bindirilmiş kıtalar duygusal bir yarışa girişmişti. Oysa en sert açıklamalarında bile İmamoğlu’nun Kılıçdaroğlu’na, Özel’e kadar üçlünün siyasi nezaketi koruyan, konuşmalarından da ders alamadık…

Ve turnusol kâğıt tepkimeye girmiş, dört ayrı renk de iyot gibi açığa çıkmıştı.

Yavaş bu süreçte sessiz kalırken, Özel, Ekrem Başkan için, “Göğün yedi kat üstünde” sözü ile liderine tam biat ettiğini ilan ediyordu. Kılıçdaroğlu’nu destekleyenler ile İmamoğlu’nu destekleyenler birbirlerini en ağır sözlerle itham edip suçlarken, Erdoğan’ın kutuplaşma değirmenine su taşıdılar.

BU SIRADA ASRIN LİDERİ…

Bu sırada ABD, Rusya ve İngiltere destekli Asrın Lideri Erdoğan, uluslararası müttefiklerinden ev ödevlerini dinliyor, döşenen demiryolunda nasıl pozisyon alacağını planlıyordu.

ABD Lideri Donald Trump, Erdoğan’a İsrail ile barışacaksın, Vay Pi Çi gibi terörle İngilizceyi yan yana getirmeyi bırakacaksın, diyecekti...

Eylül ayından itibaren Erdoğan Hükümeti’nin İsrail ile ittifak içinde hareket ettiğini, yine Erdoğan’ın Vay Pi Ci yerine SDG dediğini göreceğiz.

EKONOMİ ÇÖKERKEN, BUNU YAZMAYIN EMRİ!

2024’te 300 bin tekstil işçisi işini kaybetti. Ve Türkiye’den 1.700 tekstil şirketi kapatma kararı alarak, Mısır’a kaçtı. Önceki gün muhalif bir gazete üç satırlık sürmanşetinden, Özel’in sadece İmamoğlu üzerinden muhalefet etmesini eleştirince, kızılca kıyamet koptu. Ve sosyal medyada bu gazete linç edilirken, gazetenin tirajının yarı yarıya düştüğüne tanıklık ettik.

Kutuplaşma işi başarılmıştı…

Evlerde kaynamayan tencereler ile ilgili haberleri yapmayın duruşunun ardında, artık iktidar kadar “muhalifler”de vardı.

Süreç, asrın liderinin istediği gibi tıkır tıkır işliyordu…

30 Haziran’da mahkemenin CHP ile ilgili bir karar almayı Eylül'e ertelediğine tanıklık edeceğiz.

Ki, bu yazı yayına hazırlanırken, sonuçtan çok süreç odaklı mahkemenin oyununu fark eden Özel, “Ne karar alırsanız alın, artık yarın bir karar alın. Ve süreci uzatmayın” diyecekti.

Gazeteci Fatih Altaylı gibi pek çok gazeteci, ifade özgürlüğünü kullandığı için demir parmaklıklar ardında. Türkiye’nin birinci partisi CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı tutuklu, Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ niye suçlandığını bile anlamadan içeride tutuldu ve salıverildi. “Seni başkan seçtirmeyeceğiz” dediği için 9 yıldır hapiste bulunan Selahattin Demirtaş’ı kendi partisi bile unuttu. Adını bile anmıyor.

KAZANIN DOĞURDUĞUNA İNANIYORSUN DA…

İran ile İsrail arasındaki ateşkes süreci, daha çok, İsrail’in demir kubbenin onarılması ve lojistik ikmal ihtiyacı için alındı. Ve ateşkesin –en erken- 20 Ağustos’ta ABD’nin direkt İran’a saldırmasıyla bozulduğuna tanıklık edeceğiz.

BOP doğrultusunda, Türkiye’nin Suriye’den, Irak’tan belki de İran’dan alacağı toprakla yüzölçümünü büyüttüğünü göreceğiz. Böylece Erdoğan yüzölçümünü büyütmüş bir lider şapkasıyla gireceği ilk seçimleri kazanacak. Ve hemen sonra yapılacak bir referandum ile Ankara’nın sağ tarafının Kürdistan ilan edileceği plan, elbirliğiyle işliyor.

Ne dersiniz, panoramik tablo net değil mi?