Sırrı’nın ölümüyle Türkiye, önemli bir gülüşünü yitirdi. Asık suratlı Ankara’dan yorulan Türkiye, güleryüzlü siyasetini Türk Sednaya’sı Silivri’den çıkaracak.

Bir ölüm bir ülkeyi bu kadar mı içten hüzünlendirir…

Hem de seçimlerde yüzde 10 oy almış bir partinin milletvekilinin ölümü…

Daha düne kadar, yanına yaklaşana “Hain” damgasının vurulduğu, eş başkanının 8 yıldır hapiste çürütüldüğü küçük bir partinin milletvekili, nasıl olur da, bir milletin ruhunun kahir ekseriyeti haline gelir?

NE KALDI SIRRI

SÜREYYA’DAN BİZE

Çok önemli bir mesaj var bu beklenen ölümde…

En çok da kendini hala bu ülkenin çoğunluğu sayan, toplumun geri kalan kısmına kibirle ve öfkeyle bakan siyasetçilere…

İşte onlara büyük bir hayat bilgisi dersi var.

Önce onların sormaları lazım kendilerine;

Nedir bu? Anlamadığımız ne var bu ölümde? Ne kaldı Sırrı Süreyya’dan bizlere…

HER KAVGAMIZI BARIŞTIRICI BİR TEBESSÜMLE

AYIRMAYA ÇALIŞAN  BİR PORTRE KALDI

Bir gülüş…

Hepimize umut veren, hepimize hayatı barıştırıcı bir tebessümle izah edebilen bir gülüş kaldı ondan bize…

Sırrı Süreyya gülüşü…

Özlediğimiz, aradığımız, sığınmaya çalıştığımız bir masumiyet…

Bize, hala bir millet olduğumuzu hatırlatan masum bir tebessüm…

Sırrı Süreyya’nın sırrı buydu işte…

Tıpkı…

ŞEHRAZAT’TAN GELEN BİR MESAJ

“BAK BU SENİN HOŞUNA GİDEBİLİR”

Tıpkı geçen Çarşamba günü aldığım bir mesaj gibi…

Şehrazat’tan gelen bir mesajdı…

Şehrazat Türk müziğinde en sevdiğim söz yazarlarının başında geliyor.

“Bak senin çok hoşuna gidecek bir haber” diye yazmış.

1980 yılında yayınlanan ve çok sevdiğim iki şarkısını 45 yıl sonra yeniden yayınlamış ve streaming platformlara koymuşlar.

TÜRKİYE’NİN İLK MAXİ

SİNGLE’I YENİDEN YAYINLANDI

45 yıl geriye döndüm.

1980 yılıydı.

O yıl Türkiye’nin ilk “Maxi Single’ı” yayınlanmıştı.

Maxi Single kelimesini ilk defa 1970’lerde Mungo Jerry’nin “In The Summertime” adlı şarkısı ile duymuştuk.

7 inçlik, bir tarafında iki öteki tarafında iki şarkı olan plaklardı bunlar.

Sehrazat’ın bu plağı Türkiye’de yayınlanan ilk Maxi Single’dı.

BİR PHILADELPHIA

SOUND ŞARKISI GİBİ

Bu plağın ilk şarkısı “Sevemedim Kara Gözlüm’dü…”

O yıl ilk dinlediğimde bende, 1970’lerde parlayan Post Motawn dönenin “PhiladelphiaSound” akımından etkilenmiş bir şarkı olarak görünmüştü.

Yapımcılığını Nino Varan, düzenlemelerini ise Garo Mafyan yapmıştı.

Arkada ise İstanbul Gelişim Orkestrası çalıyordu.

Çok güzel bir iş çıkarmışlardı.

Nino Varan’a ve Garo Mafyan’a uzun ömürler diliyorum.

İstanbul Gelişim’in kurucusu Atilla Özdemiroğlu ve üyeleri Asım Ekren, Selçuk Başar artık aramızda değil.

Onlara Allah'tan rahmet, geride kalanlarına da uzun ömürler diliyorum.

Hepsi Türk pop müziğine çok büyük katkılar yapan insanlardı.

O MAXI SINGLE’DA

EN SEVDİĞİM ŞARKI

O Maxi Single’da  en çok “Seni Sevmişim’i” sevmiştim.

Orijinali Francis Cabrel’in “Je l’aime a mourir” adlı şarkısıydı. . Ama ben ChantalChamberland’ın versiyonunu daha çok severdim.

Ne var ki Şehrazat’ınkini hepsinden çok seviyordum.

Çünkü Anadilime çok yakışmıştı bu şarkı.

DEDE HARBİYE NAZIRI; BÜYÜK

DEDE RUMELİ BEYLERBEYİ

Şehrazat Kemali Söylemezoğlu…

Yakın arkadaşlarının deyişiyle “Şehro…”

Bir Osmanlı ailesinden  geliyor.

Ankara doğumlu.

Babası Türkiye’nin ilk madencilerinden Sihamettin Kemali Söylemezoğlu.

Dedesi Osmanlı’nın Harbiye Nazırı Süleyman Şefik Paşa.

Dedesinin babası ise Rumeli Beylerbeyi Ali Kemali Paşa.

ŞEHRAZAT AYNI ZAMANDA

İYİ BİR CAZ SANATÇISI

Annesi Türkiye’nin en büyük caz şarkıcılarından Sevinç Tevs.

Şehrazat da çok iyi bir caz şarkıcısı aynı zamanda.

İngilizce ve Fransızcayı çok iyi konuşuyor.

Dokuz yıl Beyrut’ta yaşamış.

Arapçayı anlıyor.

Böyle komple bir sanatçı yani.

AJDA’NİN “YAZ, YAZ, YAZ’I”

SEZEN AKSU’NUN  “SU GİBİ’Sİ”

Ajda Pekkan’ın “Yaz, Yaz,Yaz’ı”, Sezen Aksu,’nun dinlemeye doyamadığım “Su Gibi’si..”

Daha nice ünlü sanatçının şarkılarında onun yazdığı sözler var.

Benim gibi bir çok insanın şahsi duygu tarihlerinin, sevinç ve hüzün kronolojilerinin müellifi…

ALLAHIM YAŞLANDIM VE NOSTALJİ

ARTIK BATAĞINA MI SAPLANDIM

Üç günden beri durmadan dinliyorum.

Dinliyorum ve kendime soruyorum:

“Artık yaşlandım ve acaba nostalji bataklığına mı gömülüyorum…”

Nostalji  pek sevdiğim bir duygu değil. Eskiyi “Yenilenmiş bir vintage ruhla” hatırlamak istiyorum.

Yani en iyi ihtimalle kendimi Persol gözlükleri takmış bir Steve McQueen olarak hayal etmek istiyorum.

Ama üç gündür durmadan Şehrazat dinliyorum…

Ve soruyorum..

Neden böyleyim…

HANNAH ARENDT’İN “SIRADANLAŞMIŞ

KÖTÜLÜĞÜNDEN” KAÇMA DUYGUSU MU

Ülkemiz bir karabasana dönüştü.

Acaba ondan mı…

Hannah Arendt’in totaliter toplumlar için söylediği o feci şey artık bizi geçmişin kaybolmuş sayfalarına mı çekiyor…

“Kötülüğün sıradanlaşması…”

Vicdansızlığın, adaletsizliğin banalleşmesi, müptezelleşmesi…

Böyle anlarda bu suç mahallinden kaçıp gitmek, güvenli bir yerlere sığınmak mı istiyorum.

“SEMRA TAK BİR KASET” CÜMLESİNİN

KIYMETİNİ BİLEMEDİĞİMİZ YILLAR

Nereye mi sığınmak…

Türkiye’nin masum yıllarına mesela…

Rahmetli Özal’ın “Semra tak bir kaset keyfimizi bulalım” dediği, kıymetini hiç bilemediğimiz o Ankara siyaseti yıllarına…

Akdenizlilik neşemizin Muhafazakarlık adı altında kasvete dönüştürülmediği kayıp zamanlara…

HALKIN MUTSUZLUĞUNUN ANKARA’NIN

MUTLULUĞU OLMADIĞI YILLAR

Bu şarkı bana ülkemin özlediğim işte bu zamanlarını hatırlatıyor.

Ülkeyi yönetenlerin, halkın yarısının mutsuzluğundan keyif almadığı yıllardı onlar.

Dile kolay 45 yıl geçmiş…

Ama hiç olmazsa Şehrazatla, Sezen’le, Ajda’yla geçmiş  45 yıldı…

SIRRI SÜREYYA’NIN ÖLÜMÜNDEN 6 GÜN ÖNCE DAVUD

HEYKELİNİN ÜSTÜNDEN GELEN BİR FOTOĞRAF

Bu şarkının Spotify’a konmasından 72 saat önce, Pazar akşamı bu karamsarlığımı alıp götüren bir görüntü geldi önüme.

O akşam Sırrı Süreyya hala hayattaydı.

Rönesans’ın beşiği Floransa’dan  gelen bir ışıktı bu.

Hem de Michaelangelo’nun, insan bedeninin estetik ölçülerini  belirleyen, ünlü Davud heykelinin hemen üstünden…

SAAT TAM 20.30 PIAZZA

SIGNORIA, PALLAZO VECCHIO

Saat tam 20.30’da Şehrin en ünlü meydanı Piazza Signoria’daki Vecchio Sarayının ön duvarı özel olarak ışıklandırılmış ve İstanbul’un Seçilmiş Büyükşehir Belediye Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’nun dev bir görüntüsü yansıtılmıştı.

Onu izleyen günlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan İtalya’ya resmi ziyarete gitmişti.

İtalya Başbakanı onunla çok samimi fotoğraflar çektiriyor, ama İtalyan halkının seçilmiş belediye başkanları ve medyası Ekrem İmamoğlu’na destek veriyordu.

TÜRKİYE’NİN BU

GÜLÜŞE İHTİYACI VAR  

Ve dün Sırrı Süreyya’nın bize veda ettiği saatlerde, Konya’dan gelen görüntüler Türkiye’de artık bir şeylerin değişmekte olduğunu gösteriyordu.

Galiba bugünün Türk Sednaya’sına dönüşen Silivri’den,  “Muhtar bile olamaz” denilen ikinci bir Cumhurbaşkanı çıkacak.

Oradan şimdilik bir açık görüş aile fotoğrafı geldi.

Uğur Dündar dünkü yazısında o fotoğrafı yorumlarken şöyle diyordu:

“Bize işte bu İmamoğlu gülüşü lazım…”

TÜRK SİYASETİ SIRRI SÜREYYA İLE KAYBETTİĞİ

GÜLÜŞÜNÜ SİLİVRİ’DE YENİDEN BULACAK

Sırrı Süreyya’nın ölümüyle Türkiye, siyasette çok önemli bir gülüşünü kaybetti.

Ama, asık suratlı Ankara’dan yorulan Türkiye, güleryüzlü siyasetini Türk Sednaya’sı Silivri’den çıkaracak.

Yazın şuraya…

Sırrı Süreyya’nın barış ideali de tam yerine işte bu gülüşle oturacak.

Güle güle Sırrı Süreyya…

Bize, bu millete harika bir tebessüm bıraktın…

Artık sıra o tebbessümü bir mutluluk kahkahasına çevirmekte…

Milletçe onu da başaracağız inşallah…

Ve her gülücükte seni hatırlayacağız…

*

(*) Sednaya, Suriye’de Esad muhaliflerinin kapatıldığı hapishaneydi.