Trump ile Musk’ın İlk işleri, ABD’nin yardım kuruluşlarının paralarını kesmek olmuştu. Kesilen ilk yardım da çocuk felci aşıları olmuştu.

Üç günden beri Instagram’da yeni keşfettiğim bir hesapta, küçücük bir kız beni mahvediyor.

Brezilyalı küçük bir kız.

İncecik bacakları dizlerinin altında ondan bağımsız bir dans yapıyor gibi duruyorlar.

Daha ilk baktığınızda size çocuk felci olduğunu anlatıyor.

Her paylaşımında, yanında kız kardeşinin elinde tuttuğu protez ayakkabıları ve kol değnekleri bize onun kısacık hayat hikayesini de özetliyor.

BREZİLYA’NIN SANTA CLARİTA’SINDA

KÜÇÜCÜK BİR INSTAGRAM HESABI

Adı Lavinia…

Hesabının adı “@Mae da Lavinia3086”

Galiba hesap Lavinia’nın annesi tarafından açılmış.

Brezilya’nın Santa Clarita eyaletinin Pinhalzinho şehrinde yaşadığı anlaşılıyor.

Bir pediyatrik yoğun bakım kliniğinde tedavi gördüğü hakkında bilgiler var.

ÖYLE BİR ŞARKI SÖYLÜYOR Kİ

HER DİNLEDİĞİMDE DÜŞÜNÜYORUM

Lavinia’nın sevinç dolu, umut veren görüntülerini paylaşıyorlar.

Çoğunluğu dinsel temalı ilahiler.

Ama aralarında “Deus Tremendo(Ao Vivo)” isimli bir parça var ki, dinlemeye doyamıyorum.

“Deus Tremendo” Portekizcede “Yüce Tanrı” anlamında kullanılıyor.

Yani bir tür Tanrıya yakarış…

Üç gündür onun şarkılarını dinliyorum.

ÇOCUK FELCİ GEÇİRMİŞ

KIZIN YÜZÜNDEKİ İFADE

Şarkı söylerken yüzündeki ifadeye bakıyorum…

Hayata asılmasını, Instagram’da kendini var etme çabasının ona verdiği duyguları anlamaya uğraşıyorum.

Biraz hüzünlü, biraz öfkeli bir masumiyet…

Ama kesinlikle umut dolu…

Umut alan, umut vermeye çalışan küçücük bir kız.

İnsanı üzüyor, ama yaşama umudunu bana da veriyor.

İzleyin lütfen bu küçük kızın paylaşımlarını…

Ne demek istediğimi çok daha iyi anlayacaksınız.

İŞTE O KIZA BAKARKEN NEDENSE

AKLIMA ÜÇ BÜYÜK PALYAÇO GELİYOR

Ama tuhaf bir duygu var içimde.

Her seyrettiğimde o aydınlıktan kopuyorum, karanlık bir çukura doğru gidiyorum nedense.

Üç büyük palyaço geliyor gözümün önüne…

Biri ABD’nin “Başkan Babası” Donald Trump

Öteki Dünyanın “Tech Giantı”, teknoloji devi Elon Musk

İKİ PALYAÇO YOKSULLARIN

YARDIMINA ÇÖKÜNCE

Birlikte Beyaz Saray’a çöktüklerinde ilk yaptıkları iş geliyor aklıma.

Amerika’da gereksiz harcamaları kısacağız diye yaptıkları o feci DOGE saldırısındaki hedeflerini hatırlıyorum.

İlk işleri, ABD’nin yardım kuruluşlarının paralarını kesmek olmuştu.

Kesilen ilk yardım da çocuk felci aşıları olmuştu.

Afrika’da binlerce küçük Lavinia Portekiz’deki kardeşleri ile aynı acı kaderi paylaşmaya başlamıştı.

Büyük palyaçoların ayaklarının altında ezilmişti o incecik cılız ve çarpılmış bacakları.

O KÜÇÜK KIZA BAKTIKÇA ELİNDE KILIÇ BİR

BAŞKA BÜYÜK PALYAÇO DA GELİYOR AKLIMA

O küçük kıza baktıkça bir başka palyaço başkan baba daha geliyor gözümün önüne.

Türkiye’de elinde Osmanlı kılıcı ile poz verip, caka satan Venezuela’nın kara gözlüklü palyaço başkan babası…

Kaybettiği seçimi kazanmış gibi ilan edip, petrol zengini ülkesinde dünyanın en yoksul vatandaşlarını yaratmakla övünen bir başkan.

Onun memleketinde de çocuk felci aşısı bulunamıyordu.

İKİ PALYAÇONUN SİTCOM

SAVAŞINI İZLİYORUM

Brezilyalı küçük kızın harika şarkısını dinlerken, Amerika’da iki palyaçonun birbirine girdiği haberleri gelmeye başladı.

Daha büyük palyaço Trump, daha küçük palyaço Musk’a girişmişti.

Daha küçük palyaço daha beter çıkmış daha büyük palyaçoyu “Nankör seni ben seçtirdim” diyerek suçlamaya başlamıştı.

Onunla da yetinmeyip, “Senin Epstein’in pedofili dosyasında adın geçiyor” diyerek suçluyordu.

Amerika’nın makul insanları şimdi iki palyaçonun savaşını bir sitcom gibi izliyor.

BAZI BAŞKAN BABALARIN SONBAHARI

GEÇ GELİR BAZILARININKİ İSE TEZ

Başkan babaların da bir sonbaharı vardır.

Bazıları çok uzun sürer, sonbahar geç gelir.

Ama Marguez’in o şahane romanındaki gibi onlarınki de gelir.

Bazıları için ise, kanunla sınırlıdır…

Seçimle gelirler iki dönemden fazla kalamayacakları için 8 yılın sonunda giderler.

Bazıları için ise 2 dönem bile fazladır, bir buçuk dönem yeter onlara…

Amerika’da büyük palyaçosunun sonbaharı galiba erken gelecek.

100 YIL ÖNCESİNİN SESSİZ

FİLM PALYAÇOLARI

Gözüm onlara takılınca ister istemez daha gerilere, 100 yıl öncesine gider.

Yirminci Yüzyılın palyaço başkan babalarını hatırlarım.

Mesela Hitler’i…

Televizyonda ona her rastladığımda kendi kendime oynadığım oyun gelir aklıma bir de…

Sesini kısın, sadece ellerini kollarını, yüzündeki o mendebur ifadeyi, ellerini belinin iki tarafına koyup, deli gözlerini kalabalıklara ve ekranın başındaki bizlere dikişini düşünürüm..

O sessizlikte, ürkütücü zalim diktatör gidip, yerine sıradan bir palyaçonun kalışını ibretle izlerim.

Charlie Chaplin’in “Diktatör” filmindeki karakterinin bile bu korkunç palyaçonun yanında ne kadar asil kaldığını hayretle gözlerim.

YALNIZLIĞI O KADAR BÜYÜKTÜ Kİ

KENDİNİ TANRI ZANNETMEYE BAŞLADI

Alın Mussolini’yi…

Hepsi birer Kibir, Ego, Narsizm, Kötülük ve Zalimlik abidesi..

“Palyaçoluğun Kısa Tarihi” bana hep şunu hatırlatır.

Sonunda bütün başkan babaların bir sonbaharı vardır.

O nedenle, Marguez’in “Başbakan Babanın Sonbaharı” romanındaki o cümleyi hiç unutmam, hep hatırlar, hatırlatırım.

Ne diyordu?

“Onun yalnızlığı o kadar büyüktü ki, kendini Tanrı sanmaya başladı…”

Giderek sarı perçemli bir Woody Woodpecker’a benzemeye başlayan Trump’ın fotoğrafını her gördüğümde aklıma bu cümle gelir.

ÖNCE EGO BÜYÜR, SONRA

KİBİR AZMANLAŞIR

Şanslı başkan babaların sonbaharı tez gelir.

Şanssızlarının ki ise uzun sürer. Çok uzun.

Uzadıkça heybedeki kötülük de büyür.

Önce egolar büyür. Sonra kibir azmanlaşır. Sonra Narsizm zirve yapar.

Sonra yalnızlık gelir.

Sonra kendini Tanrı sanma…

İşte o gün her başkan babanın sonbaharı gelmiştir…

BAŞKAN BABANIN KARAKIŞI

GELİNCE NASIL ANLARSINIZ

Geriye polyodan incelmiş bacakları küçük kız çocuklarının söylediği böyle harika şarkıları kalır:

“Tanrı Yücedir…”

Ama…

“Ancak gerçek Tanrı yücedir…”

Kim ki ona şirk koşar…

İşte o başkan babanın karakışı artık gelmiştir.